Oruç Farsça’daki ruze kelimesinin Türkçeleşmiş halidir.
Arapçası savm ve sıyamdır. Savm kelimesi Arapça’da ‘’birşeyden uzak durmak, bir
şeye karşı kendini tutmak, engellemek’’ anlamında kullanılır.
Fıkıh terimi olarak oruç, imsak vaktinden iftar vaktine
kadar bir amaç uğruna ve bilinçli olarak, yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak
durmak demektir.
Oruç, Peygamberimiz’in hicretinden bir buçuk sene sonra
Şaban ayının onuncu günü farz kılınmış olup, İslam’ın beş şartından biridir.
Oruç riyanın en az karışacağı bir ibadet olduğu için sevabı en fazla olan
ibadetlerden sayılmıştır. Peygamberimiz’den nakledildiğine göre, orucun bu
yönüne ilişkin olarak Allah , ‘’Oruç benim içindir; onun karşılığını ben vereceğim’’
buyurmuştur. Bu bakımdan oruç tutmanın sevap olarak karşılığı oldukça
yüksektir. Cennet’in özel olarak oruç tutanların girmesi için ayrılmış bulunan
‘’reyyan’’ adlı kapısından girme hakkı,
bu karşılığın mukaddimesi sayılmıştır.
Oruç, nefsin isteklerinden iradi olarak uzak durma yönüyle
bir irade eğitimine, açlık ve susuzluğun verdiği sıkıntıya dayanma yönüyle de
bir sabır eğitimine dönüşmektedir. İnsanın hayatta başarılı olabilmesi için
irade hakimiyeti ve güçlükler karşısında dayanabilme gücü de önemli bir role
sahiptir. Nefsin isteklerinin kontrol altına alınmasında, ruhun arındırılıp,
yüceltilmesinde oruç etkili bir yoldur.